31 Mart 2008 Pazartesi

SALINIMLAR

bizler çocukluğu sokaklarda geçmiş bir grup mazur
sizler makul sebeplerle saçmalamayı bilmeyenler
onlar arada kalmış kehribar kokusu
uçlar her şeyin en dayanılmaz,görülmeyen tutkusu

sizler aldanmadınız mazeretlerden yılmayıp
bizler coşkulu küllerde savurduk çocukça şarkılarımızı
onlar sorularıyla bozarken efsun yemiş sahneleri
dertler uçsuz bucaksız bir nehrin akmayan kirli tortusu

bizler yıkadık geçmişleri,görünmeyen sebeplerdi perde ruhumuza
sizler direndiniz hep biraz fazla,biraz şımarıkça
onlar iki büklüm umutlara kanca atınca
düşler sustu,yol aldı gerçekler büyüyerek acının kucağında

sizleri etkilemedi gerçeklik dünyası ki;çokçası gerçektiniz
bizler yalpaladık,sanki biraz kaybettiğimiz saflığımızdı
onlar tepkisizlik sundular her duruma,farketmez
inançlar geçti yalnız düşle gerçek arası köprülerden

bizler büyüdük biraz çocuk kalarak
keşke sizler de tatsaydınız bir anlık mola,bir mazur gülüş
onlar yaşamayı bilseydi,nefes almaktan öte
birleşirdi,düş,akıl ve his şerefli bir dizede.

DİĞERLERİ

en akıllı durumlarda gelen çılgınlık
ayakta iken yaşanan düşkünlük
konuşmalarda gizlenmeyen kıskançlık
övünmelerde yükselen zayıflık
uykularda unutulan sarhoşluk
güzellikte beliren iptila
en mutlu anlarda hatırlanan hüzün
soğuklarda büyüyen sıcak nefret
çoğu kez anlaşılmaz beden dili
duvarlarla örtülmüş yığınla gizli mahrem
felaketler güden bir dizi arızalı bakış
aşağılanmaktan zevk alan yaralı ruh
suçtan uzaklaşamayan bir çift el
duada isyanı artan acılı beden
eylemleri başıboş günahlarda eğleşen
bir avuç kuma çevirip ömrünü
zamanın devinimsiz normalliğine gülen
şakalar bir gölge,ciddilik çoktan hazır
yangınlarla dağıtıp varlığını,yoklukta dirence küfreden
poyrazlar,sert rüzgarlar,yüreğin ardı uçurum
hakları gökyüzüne savurup,adayışı temaslarda örtüşen
avutup dönüşsüz kervanları
haramileri öylece tutuksuz
her şeye,herekse,her deme rağmen
kendiyle çelişen,kendiyle yüzleşen.

28 Mart 2008 Cuma

HELEZON

çok köpük / boş dalga
anlık duygu / gelgeç istek

çürük bakış / mahpus mekan
sahte kurgu / yalan uğraş

sıradan nefs / zorlu ölüm
soğuk taş / cepsiz kefen

seçme soru / ağarmış saç
derin sanat / büyük acı

güzel kadın / tutuk söz
ince gece / şair uyku

müşfik erkek / hâmi kanat
kâvi îman / çokça düstur

yanlış adım / dönülür hesap
büyük aşk / sırr-ı latîf

sonsuz nokta / başsız vakit
uzun fikir / alıngan şüphe

âlim insan / yorgun temas
bilgiç akıl / fasit dâire

teslim kalp / hakîkat öz
kibir benlik / erimek sen...

23 Mart 2008 Pazar

LAPE

"hiç bir kimsenin umudunu kırma, belki sahip olduğu tek şey o'dur" KONFİÇYUS


ertan'a

travmalar yürüyor şişli caddelerinde
kayıyor lastikler,enkaz sürülerini topluyor eskiciler
ipodlarda bir anons: "kendinize geliniz!.."
ah şu yüksek ökçelik restoranlar!
insanlığın zaaflarını nasıl da iyi bilirsiniz
kırıtıp şehrin pek muhterem hanımları
daha bir duymaz edayla salınırken aynalarda
haddi olmayıp varoşluk bir teyze heveslenince çağına
kuaför,makyaj ve ayna ağız büküyor o teyzeye
acımasız bir dönerci fırlayıp dışarı
doğruyor tüm yerini bilmezleri
en çok da bileyleniyor iyice,hem kadın hem de etik olana.

lape'ye sığınıyor bir grup ki (tahminimce anonsu duyanlardan)
ilk önce banknot,sonra rahibe azizeler karşılıyor kapıda
rahibe sunuyor bir tebessüm,isa mesih,kutsal ruh
anlamıyor ya bizimkiler,rahibe çok iyi anlıyor hepsini
ayıklayıp bozuklukları dolduruyor enjektöre
bahçede susuyor meryem ana
ilk günkü gibi bozmuyor orucunu
toplanırken kar taneleri,şoklar acıtıyor en çok da onu.

gün barşçıl lape'de,sanki ani kaçışlar koy'u
manik bir müzikkolik arıyor akordunu
bozulan ritminin gerçeği sanarak
tahammül hiç zorlanmıyor buralarda
rahibenin gülüşüyle mi duruldu nedir?
bir tek ateist bir çelişik doktorlara küfredip karanlığa tapıyor
"keşke anonsu duymasaydım..." diye ağlıyor bir majör
deveyi iğne deliğinden nasıl geçireceğini anlatarak.
"ben.." diyor,"bir nefes idim,niye çoğalttım kendimi?"
doktorlar,tabi,ne de olsa tıp
avutucu kılığından pek bir uzak
anlatabilmek için durumun ciddiyetini;muhasebe yan taraf...

manik,majör,panik atak ürkmüş pulsuz balık
odalar bir sükut,çokçası yalınayak
lakin flaşbekler kapalı,geçici bir durum,özür yersiz.
zaten mecal de yok,zor bir hal bu: duygu durum bozukluğu...
lape'de kar yağıyor,depresyon mevsimi ne de olsa,işini yapıyor.
bahçede acaip bir kadın,(türbanlı olması kafi)
kendini bilmez dualar ediyor
yalvarıyor önce "şâfî",sonnra "kâfî"
selam veriyor bir deli,tohumu bitmiş içtenlik saçarak
tesbih alıyor selamı,"rahman","rahîm" ve "raûf" esmâsıyla
insanlığı kucaklayarak...

22 Mart 2008 Cumartesi

İNŞA

doğdum
öyle pek bir şey beklemeden
lale bahçesi de değildi zaten adıma düzenlenen

büyüdüm
acı tenimde dolaştı
sokaklar bir başıboş,oyunlar sihirbaz kumpası

okudum
ilk harfim merak
kitaplar bir başka dünya,gerçekle düş arası

duydum
daha yedisinde,sevgi hırpalanırmış bazen
kapalı kapılarda beklermiş söz,kavga denen illeti

üzüldüm
babamın eve her geç gelişinde
korkular büyüttüm merdiven aralığında

sordum
küçük bedenime: suç bende midir ki?
neden annem hep ağlamaklı,babam bu kadar derbeder?..

daldım
günlerin savrukluğuna,bir yönüm rüzgara kardeş
diğeri uçuyor gençliğe doğru

anladım
bir tokatla
benim adım kızmış meğer,diğerleri hep tehlike!..
bundan böyle evimiz bilinen tek siper

kızdım
adımın her harfine
duvarlar duydu yalnız beni
yağmurlarda sildim adımın izlerini

gittim
ben de bir gün uzaklara
seslendi küçüklüğüm ardımdan:elveda!..
duyamadım ki sesini,galiba işim çoktu

koştum
demokrasi,özgürlük,kadın,fikir,feminizm!..
düşe kalka öğrendim büyümek ne de zordu.

tattım
sevgiyi sıcak bir el temasında
bunca zorluk bir yana,aşık olmak hoştu.

sustum
görünenler bir başka...
sloganlar,söylemler,bilmemneler
bazen hepsi ne boştu!..

aradım
varlığım niye varsın?
görünmez bir el sanki,gelip beni kurtarsın

avundum
sezen aksu... bir garip hüzün...
hacıbayram'a söyledim mechul bildirilerimi

dinledim
her mescitte nefs,ruh,akıl,kelam
dinmiyordu acım,ruhum aşka müptela...

döndüm
bıkmadan muma yanan pervane...
yaktım gemilerimi,adımı bir kenara yazarak

buldum
aşktı merhem tüm savaşlara
emeğin en hası bu meydanda verilir...

kıldım
ilk namaz,idollerimi yıkarak
artık bundan sonrası
uzun bir bekleyişti.

21 Mart 2008 Cuma

DİLRÜBÂ

henüz daha köhnememiş bir köşkün
bahçesinde dolaştım bir nebze.
âsûde vakitlerdi ağaçlarda avunan
eritti şerbet kokuları muammalı resimleri
kapılar ince bir tennure,seherler bir tutam aşk
açtım ve kapadım gözlerimi bir anlık ıtırnâk
karşımda gülgonca oynaşıp ferahfeza dilrüba,
ilkin görmedi beni buhurdanlar arasında
sonra bakıştık,biraz coşku biraz gam
konuştuk şurdan burdan,mevsimlere söylenip
şadırvanlarda yıkadık yeknesak zamanları

------o------

modern zamanlar oralı olmadı dilrübayı görünce
anlamadı gün gölge,acil vakitlere selam
dilrüba,hırslı ve planlı gözlerde
çoktaaan unutulmuş bir masaldı...
ancak savaşları anlatmadı tarih sadece
uygarlıklar yükselmedi hep kaşifler kanadında
mütevazi bri bahçenin görünmez sedirinde
dilrüba da yaşadı,bî-telaş ve nazikâne
söz ile yıkıyorum artık seherleri aşka hasret
iniyorum yokuş yukarı geçmişten geleceğe
sayılı mekanlarda avutup küllenmiş resimleri
bir yanım gün,mecbur ve sitemkâr
diğeri soluyor vakti ,dilrübânın sevincinde.

19 Mart 2008 Çarşamba

İNCECİK BİR GELİNCİK

budandı söylenmemiş bir çok söz
geçit vermedi hayal,billur bir kadehti özünde sakladığı
ama küsmedi anlık duraklar adanışın hatırına
belki yavaş yol aldı hüzün,hırçın ve imgesiz
anlatamadı kendini bir çırpılı telaşlı gözlerde
sakladı "kendini kendine",olgunlaştı biraz da bu yüzden
soğuk,nursuz ve şımarık köşeleri tutan derebeyler
yırtmak,hırpalamak,talan etmek geçti belki içlerinden
kimeydi,neyeydi? önemi yoktu öznelerin.
buna rağmen gizlemeyi başardı acı,gözyaşlarını
doldurup masumluğun kucağına...
mîri malı sanıldı gökkubbe,altı deniz
ruh;çağırdı öteleri,ötelemeden hiç bir oluşu
yandı bir sürü mabedler mabudlarını unutarak
gölge düştü aklın güvencesine
bozgunlar sel oldu aktı zaferlere ağıt düzerek
telli bir gelin gibiydi aranıp da beklenen
leke ile burkulası gözler gördü peçelerde silüet
gerdanlık dağıttı kamberler,semalara bir umut bir yakarış.
katrankara günahlar yığıldı bir kenara,bir şey yokmuşçasına
güneş dağıttı kötümser bulutları,vakur ve bir o kadar da müşfik
baba ocağı;beledü'l-emin,bir çay faslı kadar ancak
kutsalları yüklendi narin naz bir salıncak
ruh üfürdü rüyalar bilinmez kuytularda
bazı şeyler geç kaldı habersiz ve gerekçe bulamadan
belki yavaş yol aldı hüzün,yayılana umarsız
söz verdi çok kez daha aynalarda yanarak
zaman devrildi,korku fesat üstüne
derebeyler solumadı,hiç yalnızlık hiç hüzün
"anlar gibi" bile olmadılar saflığın mahremini
ama küsmedi anlık duraklar adanmış yeminlere
bozmadı suskunluğu ârifâne ve derince
o , yalnız göklerin dilinde
mecazlarla süslenen incecik bir gelincikti.

17 Mart 2008 Pazartesi

ŞEHRİYAR

henüz daha masumiyet çağında
günahlar kirletmemişken ellerini
her çehre yeni bir coşku
her dem sevgiyle bütünleşmek demekti

bir yaz uykusu buselik makamında
melankoli sağdı gönül sevgiler umarak
durmadı,durdurmadı büyük yangınları
aşk ile kavruldu mahiler denizinde.

köprüler attı makamlar arasında
sevindi her çehrede , gönlünün değdiği...
aslında,tüm ömür,tek muradı
çürümemiş beldelere girmekti

MUM'UN "BİR" HALİ

toy bir akıştı hikayemiz
gözlerden ırak serin kuytu bir nehir.
bir mum misali tutunduk sevgimize
kenar-köşee sızmayarak.

uzaktı yarınlar,günler ılık bir şarap
içimizde yanan mumdu direkleri taşıyan
mumun görünen alevinden öte
yarınlar -şimdilik- bizden uzaktı.

büyüdük aşkımızı büyülterek
saydam oldu,eridi mum,alevinde
gelecek de geldi;alevin hasretiyle
şimdi yeni iki çift göze dayandık.

titredi mum; yol uzun,yük ağır
ağladı aşk ellerle kavuşarak
bedeller sustu o an,vefanın kefaletinde
taşıdı ümidi berrak ve serin,güvenli sahillere.

mum yandı,hiç sönmedi
korkmadı ezel ve ebed şerbetinden
kader yazılmış günleri tüketirken
yaslandı toyluğun ilk muştusuna.

eridi mum,karıştı bu bütüne
unuttu baş nerde,son neden gelmedi
dağıldı sevgi,yekten çıkıp tüm aleme
yandı,ışıdı,sindi ve koktu...

14 Mart 2008 Cuma

İHTİMALLER SÖZKONUSU OLDUĞUNDA!...

doğmamış bir çocuk beyazlığı,
görülmemiş bir ten kafesinde.
söz dökülse buram buram,
seslense bir an,donsa kalem.

"M" harfi susasa yeniden umuda,
çağırsa havayı,suyu,toprağı
"B" harfinde bezense
söylenmemiş mahur beste duygular

ayışığı bir başka baksa
mazeret bulmadan geceye,
kadın emeğe hiç küsmese
durgun ve tenha sularda.

birden, bir , çok olsa insanlığından utanıp,
söyleşse akıl sormadan , gönül tahtına sızarak.
demlense bir ömür , çayın rengine amade,
doğsa kelam dil beşiğine,kalemden korkmayarak.

BİR ÇOCUĞUN RÜYASI

bir çocuğun uykusunda
düşmüş babanın kanadı

anne;ağlamış savunmasız
çocuk;üşümüş yorgabsız

sızlamış yorgan yatak
anne sevdaya sarılmış

baba donmuş bir an
kendini yalnız sanmış

çocuk titremiş uykusunda
anne; "iş başa düşmüş",anlamış

baba silkinmiş kaderinden
onu,ona yazana sığınmış

dua el vermiş gözyaşına
varlıkların sahibine dayanmış

çocuk açmış gözünü,
güneşli,berrak bir güne uyanmış

11 Mart 2008 Salı

VAKT İÇİNDE ÂN OLUR

zamanın altını çizmediği bir vakitte
karşılaşsam seninle ve sussam
sussam ki peri masalları masal olmaktan çıksa
örtse,üstümüze sinen varlık kokusunu

gözlerin anlatsa , ben dinlesem
Süleyman'ın dilinin nicedir var olduğunu
nicedir Yusuf'un kaybettiği diyarların
senin o yokluğa direnen gözlerin olduğunu

alıştım suskunluğa sende kaybolarak
vakitler aşındırdı konuşulan sevdaları
bir ân'a tutuldu yüreğim
gözlerinde tadılmamış mânâlara dalarak...

sustum ve yankılandı sessizliğim
varlığa çıkma ihtimali yok artık
senden sonra başlayacak olan
zamanın altını çizdiği,sensiz bir bensizliğin

ELVEDA DİYEMEDİĞİM

"mim"li geçmiş zamanlarda
saklambaç oynayan çocukluğum ilişti gözlerime
aradığı nerdedir bilinmez amma
vakitler çoktan uçmuş gibi geldi nedensiz

sayılarla beklenen oyunbozan
hiçliğini sakalayamadın,gördün mü?
eğer sen de korkmasaydın onun gibi yaşamaktan
elma dediğimde çevirirdin gökyüzüne o temkinli gözlerini

elma dersem çık,armut dersem çık-ma
demedim ki ben sana
bak bekliyorum hâlâ
geçmiş zamanları sayarak

oyun bitti artık,arta kalan gerçeklik
hakikatin kılıcı hükümran istemesen de
geçmişle yorulmak anlamsız ve beyhûde
saklanmak bir anlık göç

zaman iliklere sinmiş büyük dehliz
gelen giden yok aslında,bunu hep biliriz
yelkovan akrepsiz,akrep sensiz
bense hâlâ burdayım sensiz ve nedensiz...

DUYGULAR,DURUŞMALAR

ARSIZ
Kendine söz geçiremeyen beyhûde
Yalvarışların renkler kadar kaypak
HIRSIZ
Günlerin denkliğini eliyle bozan alçak
Yönünü yitirmiş acılara gebe
SIDDIK
Adımları mihenk taşı,kulakları çınlatan
"D" harfindeki iman , kalplere dokunuş
GÜVENCE
Sınırları önceden belirlenmiş saha
Sûretlerin sonraları unuttuğu girilmez bir vaha
ÖNCÜ
Rehbersiz bir gecede yalınayak koşan
Rüyalarda bile unutulan mavi ülkeye doğru
EDEB
İrâdesizliği kabul, akıl ile aklı aklederek
Fikir hüviyetsiz,isteyerek istemeyerek
DENGE
Bir bağbozumu öncesi görünen direnç
Bir anlık fırtınayla eskitmeyen düşlerini
ÇİLE
Musalla taşını giriş yapan ezcümle
Her ne gelirse gelsin gönlü seraptan uzak
AŞK
Yanık kalpleri gözyaşları ile yıkayan
Bilirim yine gelirsin tatlı ve şımarık çocuk
ÜMİT
Ezel ve ebed arası bir köprü
İsmin her hâli kanımca kabulüdür
YALNIZLIK
Umûra değil yalnız sana bu sahne
Küfret hadi durma,seyreden de sende,seyretmeyen de
BENLİK
Her zuhurda yeni demler açan,en çok da kendisinden korkan
Sevgiyi hesapsızca harcayan bir garip od ağacı

10 Mart 2008 Pazartesi

EFENDİME

Şamdanlar titrese bir sözünle
Rüzgarlar uçursa çaresizliğin hıncını
Bir ot büyüse kızgın güneşe rağmen
Sen gelsen burçları yıkılmış ruhuma inat

Ses verse tüm besteler duyguların bir adını
Dönse dolap,yürüse yolunda gitmeyenler
Gök gürlese iyimserlik yağdırarak
Sen gelsen içi boşalmış varlığıma inat

Sorularla başlamasa sevdiklerim
Cevaplar öylesine gelse kendiliksiz
Hiç bir sınav ölçmese ömrümün değerini
Sen gelsen yaptıklarıma değil yapamadıklarıma inat

Sen gelsen,bir aksa boz bulanık sular
Gelsen de bitse şu sonu gelmez hesaplar
Sen gelsen,durulsam sadece bir an
Gelsen,gelsen de yalnızlığımı gömsem

Bir türlü peşimi bırakmayan
BUnca hezeyana inat

YİTİK BİR ARAYIŞ BENİMKİSİ

Bir ekmek çıkınıyla düştüm yollara
Düşünmedim pabucumdaki delikleri
O zamanlar şahlanmıştı arzularım
Sürdüm ruhumu mühürlenmiş beldelere

Karşıma ne çıkarsa kabulüm
Sarsa da etrafımı zamane delileri
Cengizin atlıları talan etse de bedenimi
Söz verdim bir kere,artık dönemem geri

Yabancıyım en çok şimdi mazime
Yok hükmünde benden kalanlar
Şimdilik tek arkadaşım
Bir ekmek çıkınıyla avunan gündelik telaşlarım

Bazen gurbete düşmek de güzel
Kaybolmak lâ-mekanda
Arzularım hep yollara hasret
Yürüyor acıyı göze alarak

Acıyorum,ruh ve beden,bütün olarak
Dağılıyor duyularım dört bir yana hiç bir şey duymayarak
Savruluyyorum korkusuzca kaderin kucağına
Bir adım yok artık,söz verdim dönemem geri.