14 Mart 2009 Cumartesi

MUAMMA

Yıllardır biriktirdim sizleri
Binbir gözden uzak,hafızamın en derinlerinde duyulmamış bir çocuk masalı kadar hülyalıydınız.Kafatasımı delip geçmek isterdiniz çoğu zaman...Ancak istiflenmiş bir sürü yığın arasından en cesurlarınızı bırakıverirdim dışarı.
"Hayal!.." derdim , gel benimle,kayıtlar kalsın geri. Silkinip dalalım düşlerin en uzağına,titrek bir ışık olsa da sevinç , serpelim , uçuşsun havada . Ardından yolları açardım kucağıma , biri uzunlamasına sarp kayalarla çevrili , diğeri kapsayıcı gölgeler kadar serin ve rehavetli.
Sarı kanatlı bir sabır uzanıverirdi yollarıma. Sarı güneş , sarı su , sarı toprak...Her şey beklemeliyiz derdi.
Yürürdüm gözler ötesi görmeyi duymuş yüreğimle. Aramak takılırdı peşime , dolaşıp kendimi bir eksen gibi , kaybolurdum ; sözlerim bir nokta , sanki ben bir deli.
O an teslimiyet salınıp süzülürdü yıllar önce gördüğüm bir veli zatı resimleyerek; elinde zeytin dalı bir tespih ; "Öyle bakma ne olur , içim acıyor" derdi.
Bakmaya devam ederdim ellerime . Yargılar giyeli ne kadar olmuştu , unutmuşum... "Ceza" derdi aklım niyeti öne alarak... Meğer hatama rağmen O zatın ellerine vurulmuşum.
Koyu bir demlenmede pişmanlık sarardı zihnimi , akardı gözyaşım mahzunca , kirinden arınan bir ırmak gibi.
Birden ölüm düşerdi kalemime... Gümüş bir tabut olurken bağlandığım her durak , tebeşirler gelip yazardı sorgumu , acaba bu defter nasıl kapanacak?
Karamsarlık mabedi söndürünce tüm ışıkları , son kelam ile damgalanırdı suretim...Uyuşurdum korkunun en ayazında...Adım kapatırken tüm söylenceleri , gönlüm birden şaha kalkıp ümitle çözerdi aklımın sığmadığı tüm sözcükleri.

Hiç yorum yok: